HOŞGELDİNİZ
  Kontrgerilla
 


Ziyaretçi
 
« : Eylül 28, 2006, 08:18:07 ÖS »
 

   Türkiye'de adını ilk defa 12 mart 1971 duyurdu.

   kimilerine göre ziverbey köşkü, kimilerine göre derin devlet, kimilerine göre,rüzgar gülü, kimilerine göre galdio' dur.

   bugüne kadar bir çok  değerli yazarımız kontrgerillayı anlattı. kimileri faili meçhul cinayetlerle öldürüldüler.. kimileri kızaga çekildi.
  kimler kontrgerillaya el attıysa, bugüne kadar talihsiz kader yakalarını bırakmadı..

 rahmetli uğur mumcu;  kontrgerillayı şöyle tanımlamıştı: devlet içinde , devletin gayri meşru yasa dışı pis işlerini yürüten silahlı güçler. 
         yıllardır devleti ,derin devlet yapan kontrgerilla hala devamını sürdürüyor. nerelerdemi?   şehirde günlük yaşantımızdan tutunda; dağda pkk ile  savaşmaya kadar...
                                                         northerner
 
  Logged
Karalahana Karadeniz Forum
 
« : Eylül 28, 2006, 08:18:07 ÖS »
 

 
   Logged
Toroci
Yönetici Yardımcısı
Lahana Turşusu
*****

Karma: +35/-32
Offline Offline

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 530



Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #1 : Eylül 29, 2006, 07:24:08 ÖÖ »
 

Derin Devlet Oluşumu

1970 lerde telaffuz edilen Kontrgerilla, daha sonra Jitem, Özel Harekat ve  NATO patentli Gladio, yada yerili popüler, sempatik, güvenilir reating canavarı Kurtlar Vadisi. Adına ne dersek diyelim son yıllarda bu kavram belirgin bir şekilde “derin devlet” olarak  tanımlanıyor.

Benim amacım, bu olgunun varlığından yada yokluğundan daha çok “derin devlet” oluşumuna dikkat çekmektir. Bu derin devletin içinde de ayrı yapılanmalar var gibi. Mesela siyasi terör olaylarıyla ilgilenen derin devlet yapılanmasıyla, ekonomik güç toplayan derin devlet yapılanmasını aynı çatıda göremiyorum.  Oysa devlet tek bir yapılanmadır. Derin devleti her ne kadar terör olaylarıyla ilintili duyarsak da, bazen rant paylaşımında da adını ettiğimiz derin devlet izine rastlanmaktadır. Gerçi 12 Eylülden sonra piyasada “tahsilatçı” olarak tabir edilen mafya grubunu iki yapılanma arasında birleştirici bir köprü olarak görebilmekteyiz fakat birleştiricilik, köprünün (geçiş) ötesine geçemedi gibi. Nitekim Kutlar Vadisi’nde bunları gördük.

Şimdi burada aklıma gelen şudur: Derin devlet gayri-meşru bir yapılanma mıdır? Buna cevap almak isterim.
 
 
  Logged
Laz Cihan
Lahana Turşusu
*****

Karma: +38/-36
Offline Offline

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 2795


Üyelik Bilgileri WWW
« Yanıtla #2 : Eylül 29, 2006, 08:53:54 ÖS »
 

Cok soylendi, ama hatirlatmakta yarar var: "Turk Intikam Tugayi", "Kontrgerilla", ya da "Turk Gladiyosu" olarak adlandirilan "devleti koruma ve kollama" gorevi ustlenmis gizli odaklar.

Tek kelimeyle, devlet desteginde karanlik güçlerde diyebiliriz aslında..


 
 
  Logged

Toroci
Yönetici Yardımcısı
Lahana Turşusu
*****

Karma: +35/-32
Offline Offline

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 530



Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #3 : Ekim 07, 2006, 08:58:09 ÖÖ »
 



Tek kelimeyle, devlet desteginde karanlik güçlerde diyebiliriz aslında..

 

Yukarıdaki bu tek cümleyle bu konu noktalanmış gibi duruyor. Böyle olunca fatura doğrudan devlete çıkıyor. Devlet meşru bir kurum olarak varlığını ve gücünü sürdürürken, neden perde arkasındaki  karanlık güç olsun? Aslında herkes bu konuda özgün yorumunu yapacak diye beklerken nedense son nokta kondu gibi. Üzerinde biraz daha sohbet edelim mesela.

Efendim zaten nerede meşru olmayan, hukuka ve temel insan haklarına aykırı bir olay gelişip ardından görünemez bir güç kendini hissettirmişse, bu derin devlet kavramının varlığını hep güçlendirmiştir.

Devlet, meşru otoriteye dayalı hukuksal bir kurumdur. Meşruluk ise genel ahlaka, hakka, hukuka ve temel insan haklarına uygun, çoğunluğun benimsediği yerel, genel ve evrensel değerlerdir. Yani devlet otoritesinin yasalara uygun olması ve bu yönde güç kullanması her zaman meşru olmayabiliyor, bu bir. İkincisi ise birinciden daha önemlidir. Bu sefer devlet sadece meşru olmayan değil, aynı zamanda yasal olmayan bir güç kullanmak isteyecek. Eğer böyle şeyler oluyorsa o karanlık güçler de vardır diyebiliriz.

Hemen yukarıda tarif ettiğimiz devlet, varlığını ve gücünü koruyup sürdürmek için otoritesini kullanacaktır. Ancak devlet otoritesini kullanırken atacağı adımlarda dikkatli olmak zorundadır. Yani bir başka deyişle devlet, terör örgütü gibi şiddet yapamaz, kin güdemez, intikam alamaz.  Devlet otoritesinin evrensel hak, hukuk, ahlak, adalet ve meşruluk dışında kullanılması her şeyden önce devleti küçük düşürür. Devlet böyle bir duruma düşürülmüşse sorumluların cezalandırılması gerekir. Çünkü devlet meşruluğunu da korumak zorundadır.

Eğer böyle durumlar varsa devlet otoriter yapısını gözden geçirmelidir. Yoksa bu derin devlet kavramının gittikçe derinleşeceği gibi ülkemizdeki otoriter devlet kavramı da ciddi yaralar alacaktır. Karanlık güç deyip karanlığa oturmak yerine, sorumlu bir vatandaş olmayı yerine getirebilsek keşke. Eğri oturup doğru konuşarak, elimizi vicdanımıza koyarak, devlet otoritesinin hakkı, hukuku, meşruluğu göz ardı edip etmediğine bir göz atalım.

Bir cumhurbaşkanı asmayalım da besleyelim mi? Diyorsa; temel insan hakları hak getire, tamamen alt-üst olmuştur.

Bir Başbakan anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz diyorsa, derin devletin yanında delik devlet de oluşur.

Bir başbakan vatan için kurşun atan da bir, kurşun yiyen de bir diye bir çeteyi korursa kendisi en derin devlettir.

Eğer köyler yakılıp boşaltılıyorsa orada zaten devlet yok, sözü edilen derin devlet vardır.

Bir ülkenin bir bölgesi 20 yıl olağanüstü hal ise orada devletten nasıl söz edilebilir?

Yolsuzlukla ilgili nice bakan, başbakan, milletvekili yüce divanda karşılıklı paslaşarak aklanıyorsa insanın aklına hangi devlet gelir ki?

 Dünya Bankasından, IMF den kredi dilenen bir ülkede  kırk milyar doları (tamamı ne kadar hiç bilemedik) havaya uçurup bir gecede buharlaştırıyorlarsa, ve bunları yapanlar dünyada kral gibi yaşıyorlarsa pes be o ülkeye.

Bir ülke, bir avuç çapulcu dediği terör örgütü ile 25 yıldır baş edemiyorsa, 200 milyar dolar heba edilmiş ve hala daha evlatlarımız ölüyorsa kimin çıkarınadır bunlar?

Her halde "karanlık güçler" bunlar olmalı bunu anlıyabilirim, ama "devlet desteğinde" yi anlayamıyorum.
 
  Logged
Laz Cihan
Lahana Turşusu
*****

Karma: +38/-36
Offline Offline

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 2795


Üyelik Bilgileri WWW
« Yanıtla #4 : Ekim 08, 2006, 02:09:12 ÖS »
 

Sayın Toroci aslında bende yazıya nokta koyma tarafdarı değildim, yanlız dikatimi çekne husus herhelde bu yazı birilerin fazla dikkatini çekmemiş gibi şu ana kadar 90 kişi sayfayı görüntülemiş bunların mesaj atanlar belli zaten.

Eğer bu konu hakkında yazmaya başlarsak sanırım ( kendi bildiklerim için söylüyorum ) forum kurallarının dışINaçıkmış oluruz.

Saygılarımla Cihan...
 
« Son Düzenleme: Ekim 08, 2006, 02:26:23 ÖS Gönderen: Cihan » Logged

paşalıoğlu
paşalıoğlu
Yönetici Yardımcısı
Lahana Turşusu
*****

Karma: +155/-116
Offline Offline

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 1765



Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #5 : Ekim 08, 2006, 03:16:15 ÖS »
 

Merhaba Cihan,

Bildiklerinizi kaynak göstererek burada anlatmanız forum kurallarını nasıl  ihlal eder anlayamadım. Bildiklerinizi anlatırsanız hem bilgilerimizi tazelememize yardımcı olur hem de bilmediğimiz bazı şeyleri öğrenmemize.

Bu konuya nokta koymayalım kim ne biliyorsa anlatsın.

Saygılarımla,

 
 
  Logged

Kerpiç koydum kazana
Poyraz ile kaynattım
Nedir diye sorana
Bandım verdim özümü
sinan
Ziyaretçi
 
« Yanıtla #6 : Ekim 08, 2006, 04:52:32 ÖS »
 

Derin Devlet ya da onun benzerleri Devlet içinde kurulmuş yasadışı örgütlenmleri ifade eder. Bu Devletin çeşitli kurumları tarafından desteklenirken diğer kurumları karşı çıkabilir. Hatta bu oluşumlar başka devletler tarafından da desteklenebilir. Türkiye'de ise bütün herkes de bir aşağılık komplesi olduğundan ve kurumlar da tam anlamıyla şeffaf ve hesap verebilir (transparent and accountable) "derin devlet" adeta bir mitolojik bir şeydir. İP'ye göre iktidara gelmelerini ABD destekli derin devlet önlemiştir hatta AKP'yi de onlar iktidara getirmiştir. Kürtlere göre Derin Devlet sağa sola bomba koymakta kitapçı bombalamaktadır. Stalinitlere göre derin devlet oligarşidir ve burjuvanın kölesidir onlar ne derse yapmaktadır vs. 
 
  Logged
absimon
Ziyaretçi
 
« Yanıtla #7 : Ekim 08, 2006, 06:40:06 ÖS »
 

Değerli arkadaşlar,
her konudaki orjinal fikirlerini bizlerle paylaşmayı ihmal etmeyen bu üyemizin aşağıdaki ifadesini anlayabilen var mı aranızda?
Türkiye'de ise bütün herkes de bir aşağılık komplesi olduğundan ve kurumlar da tam anlamıyla şeffaf ve hesap verebilir (transparent and accountable) "derin devlet" adeta bir mitolojik bir şeydir.
Var mı izah edebilecek birileri?
Sevgi ve saygılarımla.
 
 
  Logged
Laz Cihan
Lahana Turşusu
*****

Karma: +38/-36
Offline Offline

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 2795


Üyelik Bilgileri WWW
« Yanıtla #8 : Ekim 08, 2006, 09:08:27 ÖS »
 

Ortaya dökülenler o kadar ayrintili ve karmasik ki bunlari bir yaziya hatta ciltlerle kitaba sigdirmak imkansiz. Ancak ana hatlariyla neler olup bittigini görebilmemiz, agaçlara tek tek bakmadan ormanin haritasini farkedebilmemiz mümkün arkadaşlar.Türkiye'de, Kontrgerilla olarak adlandirilan bu gizli örgüt, henüz desifre ve tasfiye edilmemistir.Bununla birlikte her faili meçhul cinayette adi ortaya atilmakta ve suçlanmaktadir.Kontrgerilla konusunda yazilan ve konusulanlarin ne kadarinin gerçek ne kadarinin spekülasyon oldugu belli degildir.Bu sebeple, Kontrgerilla'nin ne oldugunu spekülasyonlardan mümkün oldugunca uzak kalarak anlamaya çalismak gerektigi kanaatindeyim.


Türkiye'de, Kontrgerilla Gerçegi ;

Bu örgütün varligini tesbit eden ve kamuoyuna ilk açiklayan Bülent Ecevit'tir. 1974'teki Basbakanligi döneminde olayi ögrenen Ecevit, 1970'li yillarin sonlarina dogru tirmanan terör olaylarinda bu örgütün parmagi oldugundan süphelendi ve "Kontrgerilla" lafini ortaya atti. MHP lideri Rahmetli Alparslan TÜRKES, Ecevit'in bahsettigi teskilatin "Genel Kurmay Özel Harp Dairesi" oldugunu açikladi. Bu örgüt tarafindan sorgulandiklarini söyleyen bazi kimseler ise, örgütün adinin "Ergenekon" oldugunu iddia ettiler. Basbakanlik Teftis Kurulu eski Baskani Kutlu Savas'in Susurluk Raporu'nda ise "Özel Kuvvetler Komutanligi" adi ortaya atildi.

Ecevit 1974'te Ne Ögrendi...?
1974 yilinda zamanin Genel Kurmay Baskani Semih Sancar, Basbakan Ecevit'ten örtülü ödenekten "birkaç milyon" vermesini istedi. O zamanin parasiyla bu milyonlar büyük bir para anlamina geldigi için, Ecevit, ne için istendigini sordu. Bu soruya aldigi cevap bir kapiyi aralamaktaydi; "Özel Harp Dairesi için". Bundan sonrasini Ecevit'in 28 Kasim 1990 tarihli Milliyet Gazetesi'nde yayinlanan demecinden aynen aktariyorum:

Öyle bir resmi dairenin o zamana kadar adini bile duymamistim. Devlet bütçesinde de öyle bir daire adina ayrilmis bir ödenek görülmüyordu. 'Simdiye kadar bu dairenin giderleri nereden karsilaniyordu?' diye sordum. O zamana kadar bu dairenin tüm giderlerini bir gizli ödenekle ABD'nin karsiladigi, ancak artik ABD'nin bu parasal katkiyi kestigi, o nedenle Basbakanligin örtülü ödeneginden para istemek zorunda kalindigi bana bildirildi. O zamana kadar benim, Bakan olarak, parti baskani olarak, Basbakan olarak adini bile duymadigim ve herhangi bir resmi belgede de izine rastlayamadigim bu dairenin, Özel Harp Dairesi'nin nerede bulundugunu sordum. 'Amerikan Askeri Yardim Heyeti ile ayni binada' yanitini aldim. Bu yanitlar beni hayrete düsürdü ve kaygilandirdi. Adindan ulusal güvenlikle
ilgili oldugu anlasilan bir devlet dairesinden, Türkiye Cumhuriyeti Basbakani'nin o zamana kadar haberi olmuyordu ve Amerikan Askeri Yardim Kurulu ile ayni binada çalisiyordu. Hayrete düsmem ve kaygilanmam herhalde dogaldi. Onun için bu dairenin islevleri ve kurulus biçimi hakkinda bilgi istedim. Onun üzerine, çalisma yeri olarak kullandigim Basbakanlik Konutu'nda benim için bir brifing düzenlendi. Anlattiklarinin özeti suydu: Özel Harp Dairesi, Türkiye'nin veya bir kisim topraklarimizin düsman istilasina ugramasi durumunda, istilacilara karsi gerilla yöntemleriyle ve her türlü yer alti etkinligiyle mücadeleye hazirlanmak üzere kurulmustu.

Adlari gizli tutulan bazi 'vatansever gönüllüler' de Özel Harp Dairesi'nin sivil uzantisi olarak çalismak üzere ömür boyu görevlendirilmislerdi.
Edindigimiz bilgilerden dehsete kapilmamiz dogaldi. Onun için brifingden sonra Hasan Esat Isik'la basbasa yaptigimiz görüsmede, bu daireyi dis etkenlerden arindirarak asli görevi ile sinirlamak üzere gereken adimlari atmayi kararlastirdik. Brifingde verilen bilgiler çok gizli oldugu için; o aci devlet sirrini bir zehir gibi içimde saklamak zorunda kaldim."

Türkiye'de Kontrgerilla gibi bir örgütün girisebilecegi türden olaylar, 1960'li yillarin sonundan itibaren baslayan sag ve sol hareketlerden baskasi olamaz. Zaman içerisinde gelisen terör olaylari ve yükseltilen bir "gerilim stratejisi" ülkeyi önce 12 Mart 1971, sonra da 12 Eylül 1980 askeri müdahalelerine götürmüstü. Fakat Kontrgerilla'nin sirf askeri müdahaleler hazirlamak için provokasyonlar yaptigi fazla inandirici olamaz.

Italya'da, 1969-1984 yillari arasinda Gladio tarafindan organize edilen bir dizi bombalama ile, Komünist Parti'nin yükselisi ve iktidara gelmesi önlenmeye çalisiliyordu. Türkiye'de ise 1960 Anayasasi'nin sola sagladigi özgürlük ortaminda doludizgin gelisen Marksist bir gençlik hareketi vardi. Bu gençlik hareketi, hem kendi kendine bir Marksist iktidar hedefliyordu, hem de Dogan Avcioglu'nun Devrim Gazetesi ile denedigi gibi, baska sol-Marksist iktidarlar için kullaniliyordu. Marksist gençlik hareketinin karsisinda baslangiçta baska bir gençlik grubu yoktu.

Üniversitelerde yeni yeni çogalmaya baslayan ülkücü-milliyetçi gençlik ise kavga ile ilgilenmiyordu. Iste çesitli provokasyonlarla bu gençligin çatismanin tarafi haline getirilmesi ve Marksist gençligin karsisina çikarilmasi öngörülmüs olmaliydi. Ülkücü gençligi kavga ortamina çeken baslica iki faaliyet, zaman içerisinde etkili olmustur. Bunlardan biri milliyetçi aydinlarin ve gençlerin öldürülmesi, digeri ise Marksistler tarafindan ülkücü gençlerin okullara alinmamasi ve ancak kavga ederek ögrenim hakki elde etme mecburiyetinde birakilmalaridir.

1968'den itibaren ülkücü gençligi olaylarin içine iten ve Marksist gençler tarafindan islendigi söylenen cinayetlerle; Ruhi Kiliçkiran, Bahaddin Dedesan, Mustafa Kahraman, Kenan Ertürk, Mustafa Bilgi, Mehmet Büyüksevinç, Süleyman Özmen, Necdet Güçlü, Yusuf Imamoglu, Dursun Önkuzu ve Ibrahim Ok . Daha sonra cinayetlerin sayilari giderek artti ve günde 10-20 gibi sayilara ulasti. 12 Eylül 1980'e kadar terörün 5000 cana mal oldugu ortaya çikti.

Eski tüfek Marksist Mihri Belli, 12 Eylül öncesinde suikaste ugrayarak yaralandigini, olayin faili olan sahsin cezaevinde ülkücülerin kogusunda barinamadigini, buradan bu olayin Kontrgerilla isi oldugunu anladigini söylemistir. O günlerin puslu ortaminda bir çok provokasyonun yapildigi genel bir kanaattir. Rahmetli Alparslan TÜRKES de bazi gizli güçlerin MHP içine sizdigindan sikayet eden beyanatlar vermistir. O dönemin faili meçhul cinayetlerinde Ilhan Darendelioglu, Hamit Fendoglu ve Gün Sazak gibi milliyetçi aydinlar ve politikacilar hayatlarini kaybetmislerdi. Gün Sazak cinayetinde Marksist bir örgüt mensubu olan katiller yakalandi, ama bunlarin sadece taseron olduklari ilk günden itibaren hep söylendi.


Not ;
Bunu ünlü MIT yöneticilerinden Hiram Abas, 10 Haziran 1988 günlü Sabah gazetesine açikladi. Abbas, bu açiklamasinda, Dogu Perinçek
ve arkadaslarinin 1978 ve 1988 yillarindaki mücadeleleriyle, MIT'i iki kez "yiprattiklarini ve pasifize ettiklerini" vurguladi. Yine eski MIT
yöneticilerinden Mehmet Eymür daha sonra yaptigi açiklamalarla Abbas'i dogruladi. Kontrgerilla'nin 70'li yillardaki yöneticilerinden Cihat Akyol, "Kontrgerilla" baslikli kitabinda, Aydinlik'in 1978-79 yillarindaki kampanyasiyla bu örgütü nasil felç ettigini anlatti.


Gelelim Susurluk Kazasına...
Türkiye kanli PKK terörüne binlerce evladini sehit verirken, diger taraftan da faili meçhul cinayetleri yasiyordu. Bu cinayetlerin bir bölümü, PKK'nin para kaynagi olduklari iddia edilen kimseleri hedef aliyor ve bu isi bazi gizli devlet güçlerinin yaptigi iddialari ortaya atiliyordu. Interpol tarafindan aranan Abdullah Çatli ile, alevi kökenli bir polis müdürü ve bir milletvekilinin içinde bulundugu aracin, Susurluk'ta bir kamyona çarpmasi ile ortaya çikan iliskiler bir çok spekülasyona sebep oluyordu.

Basbakanlik Teftis Kurulu Baskani sifatiyla hazirladigi Susurluk Raporunda Kutlu Aktas, Çatli'yi "devletin emrinde çalisan bir kisi" olarak niteleyip, "Susurluk Ankara'daki tercihlerden kaynaklanmis" diyordu. Bu raporun bir yerinde "Çatli'nin biraktigi toplam paranin 2 milyon DM oldugu dikkate alinirsa, sadece Topal'dan (öldürülen kumarhane isletmecisi Ömer Lutfi Topal) sizdirilan milyonlarca dolarin akibetini sormak gerekir." Ifadesini kullanan Aktas, bu bilgiyi Çatli sempatizani bazi kisilerden aldigini da ilave ediyor. Ayni raporda, milyarlik tahsilatlari yaptigi bir dönemde Yesil kod adli Ahmet Demir'in, bir buzdolabi almak için onun fiyati ve indirimleri ile ugrastiginin tesbit edildigini, bunun da yaptigi tahsilatin kendisinde kalmadigini gösterdigini ifade etmektedir. Demek ki gerek Çatli gerekse Yesil'in bagli olduklari bir baska güç mevcut olmalidir.

Raporda konu edindigi olaylarla ilgili olarak Kutlu Aktas, "Jandarma'nin yaninda Özel Harp Dairesi ve kamuoyunda çok bilinmese de Özel Kuvvetler Komutanligi tartisilir olmustur" demektedir. Bir baska yerde ise "Özel harp Dairesi, zaman içinde Özel Kuvvetler Komutanligi olarak gelismis...Halen de birkaç alay halinde, profesyonel bir ordunun çekirdegi olacak sekilde tesis edilmistir" ifadesini kullanmaktadir.

Diger NATO ülkelerinde tesbit edilen ve 1990'da ortadan kaldirilan Gladio benzeri yapilanmalara baktigimizda, bunlarin ülke sathina yayilmis genis çapli organizasyonlar olduklari anlasilmaktadir. Bu bilgi isiginda Susurluk olayini degerlendirirsek, onun devenin sadece kulagi oldugunu kabul etmemiz gerekmektedir.

Laik ve Kemalist olduklari açikça bilinen bazi aydinlar faili meçhul cinayetlere kurban gittiler. Her cinayetten sonra suçlu "irtica" kavraminin
arkasinda arandi ve Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Bahriye Üçok cinayetleri ile laik hassasiyetler iyice kamçilandi. Ugur Mumcu'nun aracina konulan bir bombayla havaya uçurulmasi sonucu, "Kahrolsun Seriat" sloganlari ile genis kitleler sokaga döküldü. Olusturulan bu laikçi hassasiyet kamçilanarak daha sonra 28 Subat süreci yasandi ve bir iktidar degisikligi saglandi.

Mumcu cinayetini digerlerine göre farkli kilan bir özellik daha vardi. Bu Kemalist yazar, C4 adi verilen ve siradan terör örgütlerinin kolayca elde edemeyecegi bir patlayici ile havaya uçurulmustu. Mumcu olayini önemli oranda izah eden bilgiler 30.10.1999 tarihli Ceviz Kabugu programinda yazar Hüseyin Üzmez tarafindan verildi: "Mumcu arkadasimdi" diyordu Üzmez, "öldürülüsünden bir ay kadar önce evinde onu ziyaret ettim, bana, 'çok önemli bilgiler elde ettim, bütün olaylarin arkasinda bunlar var, gizli örgütlerle iliskileri var, eroin islerine de karismislar' dedi. Kendisine bunlari söyleme, basina bir is gelir dedim. Kitap yazacaksan yaz, yayinlansin sen de bir süre yurt disina çik dedim." Hüseyin Üzmez'in verdigi bu bilgi, aynen Ugur Mumcu'nun kardesi Avukat Ceyhan Mumcu tarafindan da, çesitli basin organlarina verdigi demeçlerle dogrulandi. Anlasilan Mumcu çok gizli bilgilere ulastigi için öldürülmüstü.

Kislali cinayetine gelince, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin seçim öncesinde ve sonrasinda israrla üzerinde durdugu "gerginligi azaltma" politikasina tamamen karsi ve bu politikayi sabote edecek bir mahiyette oldugu açikça ortadadir. Anlasilan bu cinayet de "gerilim stratejisi" oyununun bir hamlesi olarak ortaya çikmistir.
 
« Son Düzenleme: Ekim 09, 2006, 02:39:13 ÖS Gönderen: Cihan » Logged

Laz Cihan
Lahana Turşusu
*****

Karma: +38/-36
Offline Offline

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 2795


Üyelik Bilgileri WWW
« Yanıtla #9 : Ekim 08, 2006, 10:15:48 ÖS »
 

Kontrgerilla Devletin İçindedir...
Hazırladıkları Alternatif Susurluk Raporu'nu kamuoyuna sunan İstanbul Barosu Susurluk Çalışma Grubu üyeleri, Türkiye'de kontrgerilla hukukunun net bir şekilde devlet hukukunda yeraldığına dikkat çektiler.Avukatlar, her türlü terör eylemlerini yapan devlet içinde bir örgütlenmeden bahsedilmesine rağmen, yargının bu konuda hiçbir çalışma yapmadığını belirttiler.

Türkiye'nin üzerinde 20 yıldır bir hayalet dolaştığını ve bu hayalete kontrgerilla adı verildiğini söyledi. Kontrgerillanın 1 Mayıs 1977 katliamıyla Türkiye'nin gündemine girdiğine dikkat çeken Olcaytuğ, “Yıllardır kitle katliamlarını ve her türlü terör eylemini yapan devlet içinde bir örgütlenmeden bahsedilmesine rağmen, yargı bu konuda hiç bir çalışma yapmadı” diye konuştu. Türkiye'deki kontrgerillanın 1960-70 yıllarında NATO tarafından kurulduğunu.

Raporda ayrıca kontrgerilla örgütünün 1964-65 yıllarında net bir şekilde devlet hukukunda yeraldığına dikkat çekerek, Susurluk sonrası ortaya çıkan olaylarla ilgili DGM tarafından açılan davalarla 16 Mart katliamı davasının baro tarafından takip edilmesi gerektiği sonucuna vardıklarını söyledi.

“Türkiye'de devletin molekülü çatlamıştır. Molekülü çatlayan devlet vatandaşlık statüsünü bitirmiştir” sözleriyle başladı. Türkiye'de görünür ve gerçek olmayan ile gizli ve gerçek olmak üzere iki hukukun varolduğunu belirten Av. Parlar, “Aslında Türkiye'de gören gözler için herşey ortada. Türkiye'de gizli devletten bağımsız bir mafya sözkonusu değildir. Türkiye yeraltından ve yerüstünden
işgal edilmiştir” dedi. Parlar, Türkiye'de kendisini dokunulmaz görenler olduğuna dikkat çekerek, “Bu ülkedeki dokunulmazlara dokunmamız, bu ülkeyi onlara daretmemiz gerekiyor” dedi.

Basın toplantısına 1980 öncesi faşistler tarafından öldürülen Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz'ün eşi Sezen Öz de katıldı. Öz, eşinin cesur bir insan olarak gerçekleri söylediğini ve bu nedenle öldürüldüğünü belirterek, “O öldürüldüğüne göre diğerleri de ister istemez öldürülebileceklerini düşünerek korkarlar. Ama eğer demokrasi diyorsak önce bu katliamları yapanların topluma hesap vermelerini sağlamamız gerek” dedi.
 
« Son Düzenleme: Ekim 09, 2006, 02:39:35 ÖS Gönderen: Cihan » Logged

Laz Cihan
Lahana Turşusu
*****

Karma: +38/-36
Offline Offline

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 2795


Üyelik Bilgileri WWW
« Yanıtla #10 : Ekim 08, 2006, 11:05:46 ÖS »
 

Cumhuriyetin yetmisbes, devletin esasinin ise yüzüncü yilindayiz. Su anda devleti elinde tutan zümre, Jöntürkler'in Rumeli'de lusturdugu çetelerin, ardindan iktidara gelen Ittihat ve Terakki Partisi'nin ve onun beyni olan Teskilat-i Mahsusa'nin, ardindan Teskilat-i Mahsusa'nin, ardindan gelisen Nato ve Kontrgerilla ile iç içe giren düzenin ve nihayet bugün Derin Devlet dedigimiz olusumun hiç kesintisiz olarak bu güne kadar sürmüs halidir.

Mehmet Agar ve Özer Çiller ekibi baglantilarinin Refahyol'u düsürmek için kullanilmasiyla belirmeye baslayan iliskiler Alaaddin Çakici bantlari, aralarinda Kürsat Yilmaz ve Dündar Kiliç'in bulundugu yeralti isimlerinin, Mehmet Eymür ve Mehmet Agar gibi devlet
mensuplarinin açiklamalariyla sürüyor. MIT'in içi karisik ve gruplar birbirlerine karsi kozlarini sizdiriyorlar.

Yukarıda belirtiğim gibi M.I.T.'in ve Derin Devlet'in içinde kavgalar çikmasaydi eğer ne benim nede sizlerin haberi olmayacakdı bu kadar çok olaydan yanlız unutmamak gereken bir şey daha var oda aslında dev bir buz daginin ucunu görmekteyiz bizler sadece. Ancak bu görülenler de suyun altindakinin neler oldugunu kavramamiza yetiyor.


Bantlardan ve açiklamalardan net olarak gördügümüz, 1980'lerden sonra kontrgerillada kullanilan tetikçilerin mafya haline gelerek hem eroin ticaretinde hem ihalelerde hem de siyasi operasyonlarda kullanildiklari. Örnegin Mesut Yilmaz ve Tansu Çiller'in genel baskanliga gelmelerinde mafya dogrudan etkide bulunuyor. Müslüman örgütlerin üzerine atilan Ugur Mumcu cinayeti, Çetin Emeç, Hiram Abbas, Behçet Cantürk, Nesim Maliki ve digerlerinin öldürülmesinde rejime sadik eski kontrgerilla yeni mafya mensuplarinin kursunu ortaya
çikiyor. Susurluk olayinda görüldügü gibi suikastlerin tertibine bizzat üst düzey polisler, istihbaratçilar ve siyasetçiler de karisabiliyor. Alaaddin Çakici, basina sizan Refahyol dönemindeki telefon konusmalarindan birinde, esine gerektiginde Necmettin Erbakan'a silah çekebilecegini ve bunun için "agabeylerden" isaret bekledigini söylüyor.


Aşagıda Verecegim 3 Linkde Daha Önce Sizlerle Paylaştıgım Derin Devlet Hakkındaki Yazılarım...
http://lahana.org/index.php?topic=571.msg3748#msg3748
http://lahana.org/index.php?topic=571.msg3749#msg3749
http://lahana.org/index.php?topic=571.msg4158#msg4158


Aklıma Takılanlar...?
Bu kadar acımasız, dehşet verici cinayetler işleyen bir örgüt bu güne kadar niçin devletin güvenlik güçleri ile bir çatışmaya girmemiştir...?

Görüldüğü kadarı ile 10’larca belki de yüzlerce insan kaçırıp öldüren bu örgütten T.C. Devleti’nin güvenlik ve istihbarat birimlerinin hiç haberi yok muydu..?

Silahlı terör örgüt lideri olan o kişiler niçin özel koruma, kollama birimleri olmadan İstanbul’da bir lüks villada bir arada bulunsunlar...?


ÖnemLi Bir Not ;
Sivil siyasetin bilgisi ve kontrolü disinda var olan gizli yapilanmalar demokrasi ile bagdasan olusumlar degildir. Bu tür örgütlerin faaliyetleri gizli oldugu için tam olarak teshis ve tesbit edilmeleri ve gerekli tedbirlerin alinmasi da güç olmaktadir. Çünkü giristikleri eylemlerden sonra bir dezenformasyon (yanlis bilgi verme) faaliyeti ile kendilerini gizlemeyi ve suçluyu yanlis yerde aratmayi genelde basarmaktadirlar.

Ülkemizin huzur bulmasi ve saglikli demokratik ortamlarda istikrarin saglanabilmesi için Kontrgerilla yapilarinin tasfiye edilmesi zaruridir. Mevcut Hükümetin böyle bir tasfiye hareketine girisecek kadar kendini güçlü hissetmedigi ve bu is için gerekli kamuoyu desteginden de mahrum oldugu anlasiliyor. Bu konu ancak ülkedeki asker-sivil bütün Anayasal kurum ve kuruluslarin ortak karari ve ortak istikrar arayisi ile sonuçlandirilabilir diye düsünüyoruz.

Dünyada aslinda baris yoktur...
Sürekli huzur, sürekli mutluluk yoktur...
Bu gerçegi unutup, hakkini aramak için mücâdele etmeyen bastan maglup olmus olur...



KaynaLarım ;
Uğur Mumcu
Fehmi Koru
Soner Yalçın
W. Griffin Tarpley
İstanbul Barosu Susurluk Çalışma Grubu Üyeleri


Saygılarımla Cihan...
 
« Son Düzenleme: Ekim 09, 2006, 02:40:05 ÖS Gönderen: Cihan » Logged

micore
Yeni Üye
*

Karma: +3/-7
Offline Offline

Mesaj Sayısı: 35


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #11 : Ekim 18, 2006, 10:19:09 ÖÖ »
 

Her ne kadar Kontrgerilla Jitem catisi altinda anti terör faliyeleri gösteren bir birim olarak lanse edilmeye calisilsada, daha cok yapilan karanlik faliyetlerle (faili mechul cinayetler, bombalama,iskenceler vb.) kendisini ön plana cikariyor.
Görünüs itibariyle kendisini anasayal bir kurum olan Devlet catisi altinda kamufle etmesine ragmen esas itibariyle derin Devlet kontrolünde faliyet göstermektedir.
Devlet icinde Devlet dedigimiz bu yasadisi "derin Devlet" olgusu her ne kadar önemli kurumlarda görev yapan önemli sahislardan olussada asil kontrol mekanizmasinin üst düzey askerlerde olustugu artik biliniyor.
 En son Sirnak  operasyonunda suc üstü yakalanan sayin Anit,in  iyi cocuklari ve elindeki bulgularla bu süreci derinlestirebilme iddiasindaki cesur Savci sayin Sarikaya,nin nasil bertaraf edildigini hatirliyoruz.Ayrica  buna emekli bir komutanin Güneydoguda Hakim ve Savci Lojmanlarinin önünü korkutma amaciyla bombalattigi itirafinida ekleyebiliriz.

Halk,a ve Parlementer sisteme karsi ayricalikli konumlarini devam ettirebilmek icin olusturulan bu yapinin ayrica gizli bir Anayasa,si olduguda kisa bir süre önce desifre edilmisti.
Dogal olarak, Insan Haklarina saygili Demokratik hukuk Devleti yolunda atilacak tüm adimlari bir sekilde engellemek, gerektiginde silahli gerktiginde psikolojik faliyetlerde bulunmalarina hayret etmemek gerekir.

Pisikolojik faliyetlere örnek olarak son günlerde sikca kullanilan "Emperyalizm" saptirmasini söyleyebilirim.
Bu sayede, Demokrasi ve insan haklari  kiriterleri temelinde Dünya ve AB ile  bütünlesen kesimleri ( Liberal,Sol"Kemalizden arinmis",Demokrat) ayrismaya götürebilmek.



 
 
  Logged
 
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Bu Konuyu Gönder  |  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

kitaba ulaşmanın en kolay yolu
kitaba ulaşmanın en kolay yolu

kitaba ulaşmanın en kolay yolu
kitaba ulaşmanın en kolay yolu

kitaba ulaşmanın en kolay yolu
kitaba ulaşmanın en kolay yolu

kitaba ulaşmanın en kolay yolu
kitaba ulaşmanın en kolay yolu

kitaba ulaşmanın en kolay yolu
kitaba ulaşmanın en kolay yolu

kitaba ulaşmanın en kolay yolu
kitaba ulaşmanın en kolay yolu

kitaba ulaşmanın en kolay yolu
kitaba ulaşmanın en kolay yolu

kitaba ulaşmanın en kolay yolu
kitaba ulaşmanın en kolay yolu

kitaba ulaşmanın en kolay yolu
kitaba ulaşmanın en kolay yolu

kitaba ulaşmanın en kolay yolu
kitaba ulaşmanın en kolay yolu

kitaba ulaşmanın en kolay yolu
kitaba ulaşmanın en kolay yolu

MySQL ile Güçlendirildi PHP ile Güçlendirildi
 
  Bugün 3 ziyaretçi (49 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol